Bakliyat üretim hacminde geçmiş yıllara oranla yarı yarıya düşüş yaşandığını, net ihracatçı konumdan ithalatçı konuma gerilediğini söyleyen Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu başkanı Ö. Abdullah Özdemir, en büyük arzularının bakliyatta üretimin öngörülebilir ve yönetilebilir olması olduğunu söyledi.

Müjde DEMİR

Sektörün geçmişte olduğu gibi yeniden kendi kendine yeten ve dış ticarette yerli ürünlerle net ihracatçı konumda olmayı hedeflediklerini belirten Özdemir, bakliyatta yerli üretim ve ihracatın artmasını temenni ettiklerini kaydetti.

FAO istatistiklerine göre son 35 yılda dünya bakliyat üretiminde yüzde 70 artış yaşanırken, Türkiye’de yarı yarıya azalarak 2022 yılında 1,3 milyon tona gerilediğini söyleyen Özdemir, TÜİK tahminlerine göre 2023’te bakliyat üretiminin aynı seviyede olmasını beklediklerini ifade etti. Bu yılın ocak-eylül döneminde Türkiye’nin dış ticaret hacminde 863 bin ton bakliyat ihraç edilirken, bunun karşılığında 779 milyon dolar gelir sağlandığını aktaran Özdemir, miktar olarak 1 milyon 295 bin ton, değer olarak 910 milyon dolar bakliyat ithalatı gerçekleştiğini belirtti.

Bakliyatta hem miktar hem değer olarak net ithalatçı durumda olduğumuza vurgu yapan Özdemir, ‘’Üstelik gerçekleştirdiğimiz ihracatın yüzde 70’i kırmızı mercimek ve kuru bezelyeye dayanıyor. Yani ihracatımız ithalata bağımlı. Yeterlilik açısından incelendiğinde bakliyatta yüzde 83’lük oran ile kendi kendimize yetemiyoruz. Ürün bazında bakıldığında; ülkemiz şu an sadece kuru fasulyede yüzde 107 ile kendi kendine yeterli durumda. Bu oran nohut için yüzde 96, kırmızı mercimekte yüzde 57 ve yeşil mercimekte yüzde 51” dedi.

‘‘Nadas arazileri bakliyat üretimine yönlendirilsin’’

Türkiye’de 202 milyon dekarlık alanda tarımın işlendiğine ve bu alanların 30 milyon dekarının nadas alanlarının oluşturduğunu bildiren Özdemir, “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamasına göre ülkemizde 20 milyon dekar atıl alan var. Nadas alanları ve atıl arazilerin beşte biri dahi bakliyat üretimine yönlendirilirse bakliyatta arz açığı kalmayacak” diye konuştu.

Uygulamada olan Havza Bazlı Destekleme Modelinde, Türkiye’deki ilçelerin neredeyse tamamının ayrı birer havza ilan edildiğini dile getiren Özdemir, “Nohut 566, kuru fasulye 381 ve mercimek 266 havzada destekleniyor. Yani her bir ürün çok farklı bölgelerde ve fazla sayıda havzada destekleniyor. Ana amaç her bir ürünün en verimli üretileceği bölgeleri belirlemek olmalı ve kümelenme sağlayacak şekilde her havzada sınırlı sayıda ürün desteklenmeli” ifadelerini kullandı.

Bakliyata sertifikalı tohum teşvik edilmeli

 “Son 20 yılda tohumluk üretimimiz 9 kat, tohum ihracatımız ise 13 kat arttı” diyen Özdemir, özellikle hububatta başarılı olduklarını, bu tabloyu bakliyata da yansıtmak gerektiğini kaydetti. Bakliyat üretiminde artışı engelleyen nedenlerden birinin verim sorunu olduğunu belirten Özdemir, “Son yıllarda verim konusunda her ne kadar artış olsa da sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaşması bu çıtayı çok daha yukarı taşıyacak” dedi.

Bakliyatın yüzde 80’i Mersin’den ihraç ediliyor

Mersin’de bakliyat sektörünün yoğun bir şekilde kümelendiğine vurgu yapan Ö. Abdullah Özdemir, Türkiye’de, bakliyat ürünlerinin işlenmesine dayalı sanayinin yaklaşık yüzde 70’inin Mersin’de olduğunu bildirdi. Bakliyat dış ticaretinin yüzde 80’inin Mersin üzerinden yapıldığı bilgisini veren Özdemir, “Bu yılın ilk 9 aylık döneminde Türkiye’nin bakliyat ihracatının yüzde 89’unu Mersinli firmalar gerçekleştirdi. TÜİK verilerine göre Mersin’in toplam ihracat gelirinin yüzde 23’ünü bakliyat oluşturuyor” dedi.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment